10 Nisan 2010 Cumartesi

Türkçe Bize XL!

Radyoyu açıyorum. Frekansları dolaşıyorum. Frekans ayarı yapan kırmızı çubukcuk vardır ya hani, işte o çubukcuğu mahpus bulunduğu dalga boyunda bir o yana bir bu yana, ağır ağır volta attırıyorum. Hiçbir kanalda birkaç saniyeden fazla kalmıyorum. Sürekli dolaşıyorum. Peki bunu neden yapıyorum? Müzik dinlemek için mi ? Hayır. İş olsun diye mi ? Hayır. Parmak egzersizi mi ? Hayır. Can sıkıntısı mı ? Birazcık. Belli bir kanal mı arıyorum ? İşim olmaz. Eee, neden peki ? Ben bunu sırf kulaklarıma inanamamak için yapıyorum. DJ'ler arasında "özne-tümleç-yüklem"i ipleyerek cümleler inşa eden birilerini arıyorum. Fakat eser yok. Bırakın Türkçe'yi Türklükten eser yok. Bırakın Türklüğü hiçbir milletten eser yok. Çoğu kaybolmuş. Duyduğum bir DJ'in ağzıyla diyorum ki "Uçmuş bunlar abi yaa." Sadece ses var. Hihuu, hobaaa, yeaaahh, yu yuuu, waaaaw, ooooooooow! Ne bu ? Sürü mü kovalıyoruz ? Sanki akşamüstü meradan sürüyü toplayıp eve getirmeye çalışıyoruz. Çoğu gerçek kovboylardan bile daha çok kovboy. Kov-kovboy yani.
Cümleler kalıpsız, ileri derece de sıvı, eriyik halde. İstediğiniz kalıba koyun asla kalıplaştıramazsınız. Tahminime göre şöyle bir kalıpları olmalı: "Az bi şey tümleç-acaip bi ses-özne gibin bi şey-kap-kaç." Yükleme gelince, akşamdan soru imlasında ıslatılmış bir adet OKEY. Yani şöyle; DJ bağlantı kurduğu dinleyiciye konuşmaların onayı için soruyor; "Okey?" Karşıdaki de Amerikanca anlamak sevap ya, ayrıcalık ya, kendisiyle gurur duya duya, "Ookey, okey." diyor. "Bakınız ben de dedim, bana da demek nasip oldu, yaşasıııın!" diye hissediyor olmalı.
Sonra lime lime olmuş cümleleri ve ilk çağlara ait olduğu varsayılan perdeli kanatlı dev kuşlarınkiine benzeyen sesler çıkaran vazı DJ'lerin camekanlı stüdyolarında, konuşmalarının anlam ve önemiyle ilgili özenti mi özenti hareketlerini hayal etmeye çalışıyorum. Kahroluyorum. Mideme sancı giriyor, vazgeçiyorum.
Tabi ki sözlerim alınanlara. Herhalde programına "Merhabalar efendim. Yine birlikteyiz. Bugünkü programımıza..." diye başlayabilenlerin alınmasına gerek yok.
Peki bu dil erozyonu sadece DJ'ler arasında mı yaşanıyor ? Tabi ki hayır. Onlar da duydukları ve kıymet verdikleri bu tarzı yansıtıyorlar dinleyiciye. Aslında tam olarak onların da kabahati yok. DJ'ler halkın istediği dili konuşuyor olmalılar ki bu kadar reyting alarak bu tarzı devam ettirebiliyorlar. Yani halk, bu tarzı bu denli benimsemiş olmasa, karşılaştıklarında birbirlerine "N'abersin kahrolası, iyisin ya?" diyemez. Peki halk, ne zamandır benimsedi bu tarzı? Ne zamandır ve neden hoşlanıyor bu çeşit konuşmalardan ? Yadırgamamaya nasıl ve ne zaman başladı? İlk kim dokundu yüzyıllardır intizamla dimdik duran o domino taşlarına? İlk ne zaman?
Taşlar müthiş bir süratle yıkılıyor. Herkes birbirini deviriyor. Lisanımızın ifade ettiği tüm değerler birer birer yerle yeksan oluyor. Kimse, çıksın.. Kimler yapıyor bunu ? Bak, kızmayacağım.. Ama ben yakalarsam fena olur. Üzülüyorum, hem de çok.. Bu virüs inceden ve sinsice yayılıp, dilimizin tüm hücrelerini bir bir ele geçiriyor ve hemen hemen herkes farkına bile varmadan benimsiyor bu tarzı. "Nasılsınız?"ların yerini, "Her şey yolunda mı moruk?"lar, "Bakar mısınız?"ların yerini, "Heeey!Buraya bak, lanet olası!"lar, "Lütfen kendinize dikkat ediniz."lerin yerini, "Kendine iyi bakıyosun, okey?"ler ve daha nice nice iletişim kılığına bürünmüş iletememişimler alıyor. Fakat heyhat ki bu dil katliamından doğrudan kim suçlu belli değil.
Peki, bu anlam katliamı için ne yapacağız? En azından, dilimize yerleşen bu kelime güveleri için ne çeşit bir naftalin gerekiyor, onu arayacağız.. Bulamazsak, ki büyük ihtimalle bulamayacağız, o zaman canım dilimizi, o hüzünlü sanat eseri sandığına kaldıralım. Kullanmak isteyen alsın tertemiz, ütülü ütülü kullansın. Bari ortalıklarda yetim bir çocuk gibi gariban gariban dolaşıp bu salgın hastalıktan etkilenmesin. Yabancı bir dil olarak kalsın. Belki de bir süre sonra okullarda yabancı bir dil olarak okutulmaya başlanır da biraz adam yerine konulur. Birileri lisanımızı bir bardak çamurlu suya atmış, leş gibi bir kaşıkla karıştırarak eritmeye çalışıyor. Ben "Teşekkür ederim, müteşekkirim."lerin yerini "Tenkülerimi fışkırtırım."ların, "Tamam"ın yerini "Ookey bebek!"lerin almasını istemiyorum.
Tüm inadımla, "Bu çızıktırmamın finişinde herkeşe bay baylarım milleeeet deeermişim ortalığı gereeermişim." demeyeceğim. Satırlarıma son verirken hepinize huzur dolu saatler dileyeceğim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder