16 Haziran 2010 Çarşamba

kapanış.

"Bütün hayatımızı yersiz çekingenliklerle mi geçireceğiz Olric? Cesareti yalnız kafamızda mı yaşayacağız?" diye soruyordu Oğuz Atay, ama okuyucuya, ama Turgut Özben'e, ama Olric'e. Ben de soruyorum şu anda nitekim kitaptaki gibi cevap vermiyor iç sesim. Kendime bile güvenmemeyi Lynch'ten öğrendim, ama şimdi de umutsuzluğa sapıyorum. Oysa kestirme yoldan sonlandırmak lazımdı bu işi. Uzattıkça uzar, ben uzatırım tabii ki uzar. Velhasıl sonunu kestirmek güç. Amma bu konuya daha sonra detaylıca değineceğimi umut ediyorum. Cesaretten bahis açılmışken söyleyecek pek şey var.

***
Son zamanlarda yaşanan vukuattan biri varıp da bulamamaydı. Ardından da gidip de arkada görme. Tabii söylemeden geçemeyeceğim bir de pişmanlığa benzemeye çalışan ama kendini kandıran sahte bir duygu çıkmıştı ortaya. Hafiften kıskançlıkla karıştırdığınızda harika görünümlü ama kof bir his. Ve aynı zamanda insanın tüm diğer algılarını kapatıp, dimağı ilhak eden bir his. Hani biri size "mars tutulması var bugün"dese inanırsınız yani, o derece.

****
Uyanıkken rüya görme gibi bazı hadiseleri hayallerle karıştırmaya başladıysanız da dikkat etmek vakti gelmiş demektir, bunu da öğrendim bugün. Nitekim rüyada hayal kurmak neticesinde bir takım yan etkiler de söz konusu olabiliyor.

***
Eski günleri yad ettikten sonra Türkçede n ile b'nin asla yan yana gelemeyeceğini yalnızca özel durumlarda bu kuralın bozulabileceğini hatırlayıp vuslat diledim Tanrı'dan. Çürüme başlamadan henüz 2 yaşımdayken.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder